28 Eylül 2012 Cuma

Hayattan kareler

Neredeyse hic tv izlemem ama daha demin kumandayi elime alip kanallari soyle bir dolasayim dedim. Sirayla ilerlerken Trt Cocuk'ta, uzerinde hicbir siyasi sinir bulunmayan bir cografi harita uzerinde, bazi sehirlerin sirayla isaretlenip, isimlerinin okundugunu gordum. Rastgeldigim anda Bagdat isaretlenmis ve arkadan bir kadin sesi sehrin ismini telaffuz ediyordu. Sonra İstanbul ve Ankara icin aynisi yapildi ve program bitti.

Bu program cocuklarin bilincaltina yonelik cok onemli mesajlar iceriyor. "Uzerinde ulke siniri olmayan" bir harita uzerinde ayni medeniyet havzasinda bulunan ulkelerin onemli sehirleri nazara verilmekte. Muhtemel ki, ben kanali acmadan once Kahire, Sam, Mekke, Medine, Kudus gibi bilimum arap sehirleri ve -sozgelimi Saraybosna, Uskup, Batum, Kirim gibi- bazi eski Osmanli sehirleri de ayni sekilde gosterilmistir. 2000'lere kadar yetisen nesillerin zihinlerine yerlestirilen ve ozelde Ortadogu'ya, genelde Osmanli cografyasina normal sartlar altinda hissedilmesi gereken varolussal yakinligi ve sempatiyi yokeden zihnî sinirlar kaldiriliyor. Akyol'un deyimiyle homokemalicus'un yuzlerce sinirlara bolunmus kolektif tabula rasa'sinda yapilan muhendislik calismalari... Bu, yasamakta oldugumuz onemli algisal kirilmanin bir parcasi. Soz konusu programi izleyen gelecegin "Turkiyeli" yetiskinlerinin, Suriye'de ne isimiz var, sorusunu sormalari daha az muhtemel olacaktir. Bu iyi birsey...

Kisaca, Trt cocuk programlarini her kim yapiyorsa iyi is cikariyor.

24 Eylül 2012 Pazartesi

Modernizmin ciddiligi, postmodernizmin gevsekligi

Gecen gun onemli bir resepsiyona katilacaktik diger uc arkadasimla birlikte. Iki arkadasim kiyafetlerini guzelce giydiler ve aynanin karsisina gecip ciddi bir sekilde "ihim ihim" yaparak kiravatlarini duzelttiler. Diger arkadasim her zamanki dogal tavirlariyle kiyafetini giymis ve hatta aynaya bile bakmamisti. Oyle bir insan ki, dunyanin en guzel ya da en kotu kiyafetini giyse, muhtemelen ayni davranacakti. Cunku "insani" taniyordu.

Medeniyetin, guzel kiyafetler, yemekler, sohret vs. ile bagimsizliklarini ellerinden alip kolelestirdigi insanlar. İyi giyinip iyi yiyince kendini mutlu hisseden nesneler. Medeni koleler!

Rousseau Fransiz devrimine adam toplarken sehir sakinleri yerine yoksul koylulerden yardim istemisti. Sehirli eliti medeniyetin kolelestirdigi insanlar olarak tarif etmisti. Oyle ya, satolarda vals esliginde dans eden ve bu rafine kulturlerinden hoslanan "medeniyet sevdalilarini" devrim ve bu suretle ozgurlesmek icin iknaya calisacak degildi ya! Onlar paralariyla kendilerini zaten ozgur biliyorlardi. Freud uygarligin huzursuzlugunda hep daha uygar olmaya calisan ama icindeki canavarin ara ara hortlamasiyla husrana ugrayan insanin acinasi halini anlatir. Bir kokteyldeki papyon giymis modern insan oyle davranir ki zannedersiniz hic tuvalete gitmiyor; o kadar nezihtir o incelmis kibar davranislari, catal bicagi yapmacik zerafetle tutusu. Zizek, bedenimiz bizimdir ancak onu yoneten biz degiliz, vahsi bir varlik girmis icine, kontrolu ele almis, bedenimizi yonetiyor, sesimiz ve bakislarimiz iste bu vahsinin disa vurumlari der.

Modern donemlerin bu tavirlari, simdilerde yerlerini postmodernizmin yayginlastirdigi "gevseklige" birakmis durumda. Basta gencler olmak uzere halklar apolitiklesmis. Modern cagda varoluslarini belli bir siyasi ideolojide bulan siyasi nesne haline gelmis insanciklar simdilerde eglence endustrisinin bagimlisi olmus. Onsuz yasayamayacagi o kadar sey varken, kendini ozgur hissediyor. Parmak arasi terlik giyip sallanarak yuruyunce ozgurlugun tadini cikardigini zannediyor. Yine Zizek'e kulak verecek olursak; bu nev-i sahsina munhasir filozof ozellikle 1990'lar sonrasinin bu garip havasini bir ideoloji olarak nitelemekte. Ideoloji, zorunlu olarak insanin ugrunda kendisini feda edecegi sistem degildir, post-modern donemin ideolojisi metafiziklestirilmis zevkperestlik (spiritualized hedonism) diyor, hakli olarak.

2000' li yillarda turemis bazi muzik gruplarinin agzini yuzunu bukup, gozlerini kisarak yari sarhos gorunumle soyledikleri lacka sarkilar... Beden kaykilmis, dusunce yok! Fikriyat ve ruh o anda can cekismekte..

Nihayetinde demek istedigim, daha yuksek bir varolus seviyesine ulasmak icin profan davranislara, zorlama nezaket ve zerafete gerek yok. Bunun yaninda ozgurluk lackalikta da degil. Yoksa, vahsi zuhur ettiginde butun tablo bozulur. Ya da tuketim endustrisinin destekci nesnesi olmaktan kurtulamayiz. Ozgurlesmek bedenin sinirlardan hâlî olmasinda degil. Fikri hayatin kanatlanmasinda...


7 Eylül 2012 Cuma

Turkum, dogruyum, kibarim!

Zamaninda bir vesileyle birkac ayligina macaristana gitmistim. Toplu tasima araclarini sık sık kullanmistim bu sure zarfinda. Ancak oradaki ikametimin ilk baslarinda sozgelimi bir otobuste herhangi bir koltuga oturur ve inecegim yere ulasana kadar kimseye yer vermezdim. Ayakta bekleyen kisi yasli bile olsa. Hatta bir keresinde otobuste, basinda komunist donemden kaldigi belli olan bir sapka giymis ve ayakta durmaya mecali olmayan yasli bir Macar ben otururken mahzun mahzun gozumun icine bakmisti da orali bile olmamistim. Hem neden yer verecektim ki tanimadigim Macarlara? Ancak haftalar gecmeye basladikca kendimi, yaslilara yer vermek zorunda hissetmeye basladim. Basinda o komunist sapkalardan tasiyarak ayakta duran eski tufek Macar amcalar sanki daha mahzun bakmaya baslamislardi. Garip bir duyguydu bu. Daha once diger bazi ulkelerde daha kisa da olsa ikamet etmistim, ama boyle hisler yasamamistim. Once, Macarlasiyor muyum acaba diye dusunmeye basladim. Zamanin Macar hukumeti milliyetci oldugu icin pekala beni assimile etmek istemis olabilirdi. Damarlarimdaki asil kanin yitip gitmesinden korkuyordum. Ardindan biraz dusununce eylemlerimde bazi celiskiler oldugunu farkettim. Ne de olsa, ahlaki olarak iyi seklinde nitelendirilen fiil, "otobuste yaslilara yer vermek"ti, "otobusteki yasli Turklere yer vermek" degil. Seytanin burada da pesimi birakmayip bana bos vesveseler verdigini anladim. Yok yere Macarlarin gunahini aliyordum. Bunun uzerine hemen yasli amcaya nazikce yerimi verdim. Amca otururken birseyler mirildandi. Ne dedigini ingilizce olarak sordugumda, yine ingilizce tesekkur ettigini soyledi. Rica ettim ve sormasina firsat vermeden Turk oldugumu ekledim. Ya da birden agzimdan kacti nedense. Ne guzel, dedi amca, gulumsedi. Gulumseyerek mukabele ettim.

Turkiye'de toplu tasima kullandigim zamanlarda en azindan cok yaslilara yer vermeye calisirim. Hatta olur da bir yabanci gorursem, onlara Turklerin ne kadar yardimsever ve kibar olduklarini gostermek icin bu firsati asla kacirmam. Simdi ise sadece ayni seyi Macaristan'da yapmistim; bunda bir sorun yoktu. Turklugumden odun vermeden Macar amcaya yardim etmis olmam beni mutlu etti. Otobus de zaten istedigim duraga gelmisti. Acilan kapidan gogsumu kabartarak indim ve ulkemi iyi temsil etmis olmanin verdigi gururla yoluma devam ettim..